“Pratyahara” Kelimesinin Yogadaki Anlamı
“Pratyahara” nedir? Hatırla Patanjali’nin bahsettiği Yoganın 8 aşamasından birdir. Önceki aşamaları Yama, Niyama, Asana ve Pranayama’dan sonra gelir.
Farkındalık adına kendinle, çevrenle, bedeninle ve nefesinle iletişime özen göster. Sonra duyularınla iletişime bak ki bu Pratyahara’dır. İletişim boğaz çakrayı temsil eder. Boğaz çakra ise köprü gibi madde ve manevi dünyayı birbirine bağlar. Dünyada elementi olan son çakradır. Manevi dünyadan kastı da madde dünyada yaşarken ilk vicdanınla yaşa, aydınlanmış rollerinden uzak dur.
Dış dünyayı duyularımızla algılarız (koklamak, görmek, duymak, hissetmek ve tat almak). Hatta bana göre 6.duyu organımız da var o da cildimiz kendisi yaklaşık 10 kilodur ve en büyük iç organımız olarak geçer.
Cilt sinir sensörleriyle fark ettirir. Bakmadan yaklaşanı hissederiz, ısıyı, ışığı, soğuğu hissederiz vb. Bu duyumları iç dünyana döndür der. Yani?
Dış dünyayı algılamak yerine ilk önce içimizde olup biteni algılamak şarttır. Mikroyu anlamadan makroyu anlamak mümkün olmaz. Dışarıda olan her şey iç dünyamızda da mevcut. Dışarıda iyi kötüyle savaşırken bizim sistemimizde de her gün iyi ve kötü hücreler birbirleriyle savaşır ve ruh halimize yansır.
Etki altında kalmadan gözlemleyip kendi yolumuzu bulmak desek yanlış olmaz. Maddenin gösterişinden ve sürü psikolojisinden uzaklaşmak desek yine yanlış olmaz.
İç dünya algımız geliştikçe de dış dünyaya bakışımız ve değerlerimiz dönüşmeye başlar. Bu istemli olmaz, kişi o aşamaya geldiğinde kendiliğinden olur, beklenti ile olmaz. Başta saydıklarım oluyorsa kişi bu aşamaya adım atmıştır zaten. Duyularla iletişime geçebilmek bizi bir sonraki aşama olan Dharana’ya yani konsantrasyona yaklaştırır.
Özetle nefesi kontrol et, ruhunu topla, gerçeği gör. Pratyahara bizi gördüklerimizden, duyduklarımızdan ve maddesel alım gibi konulardan uzaklaştırır, asıl bunlar gerçek değer değildir, insanların anlam yükledikleridir, kendimizi kabul ettirmeye, sevdirmeye çalıştıklarımızdır.
“kaynakça belirtilerek paylaşılmasında sakınca yoktur”